Pazartesi Sendromu ve Teknik Analiz

14/07/2006
Merhaba,

Bazı zamanlar sohbetlerde işimizi değiştirmekten, esas kazancın serbest sektörde olduğundan bahsederiz. Hatta çoğumuz maaşlı hayatı bırakıp yapabileceğimiz uygun işlerin listesini yaparız veya düşünürüz.

Fakat bunun hiç de kolay olmadığından, her işin kendi içinde zorluklar barındırdığından, cesaretin gerekli olduğundan dem vurur ve yine Pazartesi Sendromu’muza geri döneriz.

Birçok insan, hatta hepimiz, herhangi bir yatırım aracına yönlendiğinde, büyük günahlardan en kötüsünü işleyerek hırslarına yenik düşer ve çok kısa zamanda zengin olmanın hayalini kurar. Aslında dünyada hukuk ve dürüstlük yolundan sapmadan kazanılabilecek büyük kolay para(lar) yoktur. Bu yoldan sapıldığında da işiniz çekirgenin sıçrama sayısına kalmış demektir.

Buna göre maaşlı çalışanların çoğu zaman hayalleri suya düşecek demektir. Etrafta duyduğumuz basarı hikayeleri sayısı ise, tüm cesaretliler kümesine bölündüğünde mutlaka çıkan oran 0’a yakın bir sayı olacaktır. Yani biz başarı hikayelerini birbirimize anlatırken, başarısızlık hikayelerini çoğu zaman dikkate almayız.

Bu durumda seçebileceğimiz aslında çok da fazla seçenek yoktur. 

Ya istifa edip bu riski alırız ve başarısızlık durumunda daha da kötü bir duruma düşeriz. Burada maddi kayıptan öte kariyer ve yaş kaybı daha öncelikli olarak düşünülmelidir.

Ya da daha önce de dediğim gibi pazartesi sendromlarımıza bir yenisini ekleriz.

İşte bu noktada teknik analiz ve serbest piyasalar bize bir şans vermektedir. Bu hiçbir zaman maaşlı çalışırken sahip olamayacağınız bir iş sahibi olmak veya gizli serbest meslek sahibi olmaktır. Yani, mevcut işinize devam ederken bir ya da daha fazla sayıda şirket sahibi olmak.

Bu felsefede yapılacak şey ne olmalıdır?

Aslında yapılacak şey işinizi bıraktığınızda yapacağınız ile aynı:

Öncelikle bir sektör belirlemek.

Bu sektörün gelecekte yükseliş gösterebilecek bir sektör olması önemli. Tabi ki,  gelecek kesinlikle bilenemez, fakat bu öngörüyü yapmak zorundasınız. Zaten kendi işinizi açarken de bu öngörüyü yaparsınız.

Sonrasında bu sektörde İmkb’ye kote olmuş şirketleri inceleyip, elinizdeki listeyi mümkün olduğunca kendinize göre kısaltın. Burada kendinize uygun kriterleriniz olabilir, örneğin şirketin konumu ve durumu, şirketin patronu (sizin şirketinizin Genel Müdür’ü olarak düşünebilirsiniz), vb.

Bu listeyi mümkün olduğunca kısalttıktan sonra yapmanız gereken, kullanacağınız teknik sisteme uygunluğuna göre de elemeye giderek listeyi teke veya riski paylaştırmak için maksimum ikiye indirmek olmalıdır. Şahsi kanaatim buradaki riski çeşitlemeyi farklı sektörlere yatırım yaparak aşmaktır.

Koyacağınız sermayeyi de belirledikten sonra, şirketiniz açılmaya hazırdır.

Bundan sonra yapmanız gereken tek şey, teknik sistemden AL sinyali alındığında, en kısa zamanda pozisyon açmak, yani şirketinizi KURMAK, SAT sinyali alındığında ise pozisyonu kapatmak, yani şirketinizi KAPATMAK’tan ibarettir. Hem de herşeyi ile, tabelasını indirmek bile buna dahildir. Ta ki, bir sonraki ŞİRKETİ AÇ sinyaline kadar.

Bu sürede şirket sermayeniz kısa süreli mevduat, repo veya b tipi likit fon gibi garanti enstrümanlarda değerlendirilmelidir ve hiçbir sebep altında başka bir kanala yönlendirilmemelidir.

İşte tüm felsefe bundan ibarettir. Hem de hiçbir şekilde ne tabela ile, ne muhasebeci ile, ne de vergi memurları ile uğraşmadan. (borsa gelirlerinin vergilendirilmesinin aracı kurumda yapıldığını varsayıyorum)

Bırakın bunlarla Genel Müdür’ünüz, yani gerçek şirket patronu, uğraşsın.

Böyle bir esnekliği, dünyada hiçbir yerde veya hiçbir mekanda bulamazsınız. Böyle bir sistem bizler gibi maaşlı çalışanlar için mümkün olan neredeyse tek yoldur. Teknik sisteme ne kadar uyduğunuz, sizin işinize ne kadar profesyonelce yaklaştığınızı gösterecektir.

Unutulmamalıdır ki; bu durumda bile başarısız olma şansınız vardır. Seçtiğiniz şirket uzun yıllar zor durumda kalabilir, hatta sonunda batabilir. Bu durumda pozisyonda olmanız, her ne kadar teknik analizin felsefesi açısından, beklenmeyen bir durum olsa da herhangi bir batma veya kapanma durumunda teknik sistemlerin SAT pozisyonunda olma zorunluluğu diye birşey yoktur.

En kötü durumu düşünelim. Diyelim ki, böyle bir eleme yaptınız, örneğin turizm sektörünü seçtiniz (sadece örnek veriyorum) ve elemelere göre İmkb’ye kote olan bir turizm şirketini seçtiniz ve başlangıç sermayesi olarak 10000 YTL tasarladınız ve şirketinizi teknik sistemden gelen sinyaller ölçüsünde AÇIP, KAPATMAYA başladınız.

Fakat işler iyi gitmedi, turizmde çok kötü yıllar geçti ve hatta o şirkete özel olarak batma noktasına geldi ve tahta kapandı, bu durumda da diyelim ki sisteminiz AL pozisyonunda yakalandı. Ne olur?

Olacak şudur: Sizin de şirketiniz batmıştır. 10000 YTL özsermaye kaybolmuştur.

Kariyer ve zaman kaybınız olmadan maaşlı işinize devam edersiniz. Kaybettiğiniz hiçbir şey yoktur, 10000 YTL haricinde. Dilerseniz başka bir sektörde yeni bir şirket açmaya karar verebilirsiniz.

Sizin hiçbir zaman bir turizm şirketiniz olamayacağına göre, hatta olsa bile hiçbir zaman profesyonelce onu yönetecek beceri, bilgi ve donanıma sahip olamayacağınıza göre, bu en kötü durumun tersindeki her durum sizin lehinize işleyecektir.

Teknik sistemin karlı pozisyonları sonucunda şirket sermayeniz büyüdükçe şirketiniz de büyüyecek, temettü varsayımı ile dilediğiniz zaman şirketinizden sermaye çekerek elde ettiğiniz karları gönlünüzce harcama imkanınız olacaktır, hem de mevcut kariyer ve işinizden hiçbir kaybınız olmadan.

Bu kolay mı olacak? Hayır, kolay olmayacak, sabır gerektirecek. Kimi zaman sinirleneceksiniz yanlış sinyallerle. Ama demiştim ya, kolay yoldan zengin olma malesef mümkün değil.

Fakat emin olun ki, tüm bunları uygulasanız bile, ortalamada işini bırakıp restoran açan biri ile yakın şanslara sahip olacaksınız. Çünkü yaptığınız aynıdır. Sadece siz matematik sayesinde ekstra riskler almamış olacaksınız.

Herşey dünyanın ana trendine bağlıdır.

Eğer dünyanın ana trendi olumsuz ise, ortalamada restoranınız da batacaktır, açtığınız şirket de.

Ortalamada hiçbir restoran ya da hiçbir şirket dünyanın ana trendinin tersine hareket edemez. İstisnalar da kaideyi bozmaz, bozmayacaktır. Çünkü, o istisnalara ulaşma olasılığı matematiksel olarak şans oyunlarının olasılığına yakındır.

Yani çok çok çok küçüktür.

Sağlıkla kalın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder